Ana Sayfa Film İnceleme Türk Sinemasının En Abartılan Filmi: Ağır Roman

Türk Sinemasının En Abartılan Filmi: Ağır Roman

1911
0

Biri bana “türk sinemasında en abartılan film hangisidir” dese tereddütsüz ağır roman derim. bu filmi bu kadar değerli yapan şeyi defalarca izlememe rağmen halen çözemiyorum.

KÜNYE

YönetmenMustafa Altıoklar
YapımcıSabahattin Çetin
Müjde Ar
Mehmet Soyarslan
SenaristMustafa Altıoklar
Metin Kaçan
OyuncularOkan Bayülgen
Müjde Ar
Mustafa Uğurlu
Savaş Dinçel
Küçük İskender
Burak Sergen
Aysel Gürel
Serra Yılmaz
Zafer Algöz
MüzikBalık Ayhan
Atilla Özdemiroğlu
Görüntü yönetmeniErtunç Şenkay
StüdyoSes Film
Özen Film
Belge Film
DağıtıcıÖzen Film
TürüDramsuçromantik
Yapım yılı1997TürkiyeMacaristanFransa
Çıkış tarih(ler)i19 Kasım 1996
Süre115 dk

PEKİ BU FİLMİ BU KADAR KÖTÜ YAPAN NEDİR?

DİKKAT SPOİLER İÇERİR


Bir kere filmin kurgusu rezalet. sahneler arasındaki devamlılık problemi olağanüstü itici. negatif azlığından dolayı sahneleri tek seferde çekilen b tipi yeşilçam filmlerinde bile olmayan bir acemilik var. örneğin kolera canavarının yakayı ele verdiği sahne. bu kadar tırt bir çekim olabilir mi? (biraz ileride bu sahneden bahsedeceğim)

Atına tecavüz edilen Tıbı’nın sahnesinde insanı korkutan bir tekinsizlik var.

Tıbı’nın atına tecavüz sahnesinde bir tekinsizlik var.

Yani gariban tıbı atına bir hayvansever hassasiyeti ile mi bağlı yoksa sapkınca mı? zira reis “bir de şu şermin’in tadına ben bakayım” diyor. bir de ben ibaresi neyi anlatıyor burada? diğerleri kim? atın arkasında tek basamaklık mini merdiven yada yükseklik bir anda peydah oluyor. sanki o merdivenin orada durması çok pratik bir şey. devamlı tekrarlanan bir eylem mi sezmeliyiz orada? bu sahnede beni asıl rahatsız eden hasta ruhlu bir tetikçi/haraç yiyen/serseri/hain reisin ata tecavüz etmesi değil, at sahibinin şermin ile mazisi

Yönetmen Mustafa Altıoklar’ın filmdeki cameo’ları filmiin belki de en anlamsız sahneleri.

filmde içinde mustafa altıoklar bey’in de bulunduğu bir şair grubu var.

bunlar anlatıcı konumunda. olaylara şiirsel özetler geçiyorlar. adamlar filmin biçim düzleminde mi olay düzlemin de mi belli değil. film karakterleri onlara bazen vakıf bazen değil. yani böylesi bir şiirsel zamazingo filme hava mı katar dedi bay yönetmen acaba. bir de cameo yapayım tam olsun diye mi düşündü? filmi sanatsal bir hassasiyete çekmeye çalıştıklarını hissetsem de bana göre tamamen arabesk bir hava katmaktan öteye gidememişler.

Bardak altında naylon yakmak, oje koklamak, zıvana, herkesin sigarayı ot içer pozisyonunda köklemesi gibi keşfedildiğinde ortaya entelektüel yoruma müsait varoş görüntülerinin çıkmasına maalesef ben tav olamıyorum. film bence bu yaşantının var olduğu dünyayı adeta bir nesneymişçesine vermiş. tüpte bir kimlik icat etmiş bu yaşantıya. bir “bitki” yada “tür” tanımlayan bilimsel bir makale yabancılığında kolera ve kolera gibi yerlerde yaşanan hayatı anlatmış. çizgi film yada ucuz amerikan aksiyon yapımların türkiye’yi hala fesli adamların gezdiği, endülüs ve arap evlerinin kubbelerin arasında develerin dolaştığı bir yer olarak resmetmesi gibi olaya karşı aslında çok yabancı. oryantaliste kaçan bir başkalık var filmde. sokağı anlatmıyor, sokağa makyaj yapıp o sokağa bir bakış getiriyor yani. ve o bakış kesinlikle gerçeklikten uzak ve inanılmaz yüzeysel.

Müjde Ar ve Okan Bayülgen

yine bir sahne geçiş problemi. kolera canavarını salih’in hakladığı sahne. sahnede sokakta kavga eden tina ve salih’i görüyoruz. oldukça gürültülü bir kavgaları var. sonra tina koşmaya başlıyor. ve sonra ansızın ve de bir anda bu kolera canavarı ortaya çıkıyor. bir kuytuda saklandığı izlenimi veren yakın bir yüz plan çekimi ile görüyoruz. bunun hemen ardından ise salih canavar tina’ya zarar vermeden yetişip haklıyor. ulan bu canavar nerede saklandı da bir anda çıktı. hadi çıktı. salih mahallede nam salmışken onun gözleri önünde bir kadını mı öldürmeye çalıştı. hadi çalıştı diyelim. sahneye göre bu adamın çevrede fark edilmeden kadına yaklaşacağı bir yer gözükmüyor. yani canavar tıpkı filim genelinde olduğu gibi olay yerine ışınlama yöntemiyle intikal ediyor.

ABSÜRD 10 KASIM SAHNESİ

10 kasım sahnesi. her haltın yendiği, insanların kendilerine bile saygısı olmayan, adeta bir yeryüzü cehennemi olan bir mahallede; bıçaklı kabadayı kavgası yapılırken 09.05’te siren sesi ile herkesin saygı duruşuna geçmesi ne alaka? “serseri de olsak atatürk’e saygılıyız” mesajı mı bu? yani neden arkadaş? bu sahne neden bu filmde var.

Arap sado’nun arkasından sinsice yaklaşan ve bir kaç metre gerisindeki adamı yaka paça uzaklaştıran mahalle sakinleri oraya nasıl ansızın ışınlandı. arkasından yaklaştığı adamı sinsice öldürmek isteyen reisin adamı kalabalığı hiç mi fark etmedi? az evvel eleştirdiğim kurgu ve sahne bağlantısı saçmalığına minik bir örnek bu da.

-salih’in tina’ya çevirince “seni seviyorum” yazısı çıkan kolyeyi verdiği sahne. saniye saniye aktarcam. salih rakı içer. tina ayna karşısında kolyeyi takar. tina salihe döner “ne yazıyor burada” der. salih ise çevirmesini işaret eder. işte bu 4 kamera geçişi varya. salih ikisinde de farklı yerlerde. film boyunca 30-40 tane böyle hata var.

filmin iyi yanları mı?

-harika bir soundtrack. atilla abi ve aysel ablanın emeğine sağlık.

-burak sergen nefis bir oyuncu. ekrana onun kadar yakışan az sayıda türk oyuncu vardır bence.

-savaş dinçel o mahallenin 40 yıllık berberi gibi hissetiriyor tüm kederini izleyiciye.

benim çok değerli bulmadığım ve bulunmasına da bir anlam veremediğim bir filmdir ağır roman. 90’larda öne çıkan eşkiya, tabutta rövaşata, hamam, gemide, lalelide bir azizee, gölge oyunu, gece melek ve bizim çocuklar, dönersen ıslık çal, gizli yüz gibi şehrin bilinmeyen taraflarına odaklanan ve karanlık sayılabilecek kült filmlerin arasında bence sadece bir teşebbüsten ibaret kalmış ve en sönük olanıdır. şunu da ifade edeyimki ağır roman ve kıyasladığım diğer filmler ile 90’lar da çevrilen: güle güle, tatar ramazan, aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni, sarı mercedes, ışıklar sönmesin, masumiyet, her şey çok güzel olacak, fasulye ve harem suare gibi enfes yapımları ayrı bir kategoride ele alıyorum. yani bunların da yanına yaklaşacak bir film değil bana göre ağır roman.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz