Ana Sayfa Film İnceleme Bir 12 Eylül Propagandası: Deli Deli Küpeli

Bir 12 Eylül Propagandası: Deli Deli Küpeli

2780
0

12 Eylül 1980, Türkiye’nin her alanında olduğu gibi sinema sektöründe de derin izler bırakmış bir darbedir. Darbenin ardından Milli Birlik Komitesi sinemayı bir propaganda aygıtı olarak kullanmış, yapılan darbenin meşru bir zemine oturması için halkın-toplumun bilinçaltına işleyecek dokunuşlar yapmışlardır.

Bu filmlerden biri de 1986 yapımı Deli Deli Küpeli. Filmin konusu kısaca öyle. Anadolu’nun uzak kasabalarından birinde yollar kış dolayısıyla kapalıdır ve kasabaya yeni atanan Kaymakam ve Hakim yolların kapalı olmasından dolayı görevlerine başlayamamıştır. Kasaba hem sahipsiz hem de yolları kapalı olmasından dolayı dış dünya ile bağlantısı kesilmiş bir haldedir. Bunu fırsat bilen kişiler karaborsacılık ve tefecilik yaparak halkı sömürmeye başlar. Yüksek faizle kasabaya borç verip arazilerini ellerinden almakta, çamur gibi ekmek yedirmekte, bir malı 5 misli fiyatına satmaktadırlar. Karaborsacılık ve tefecilik kasabada halkı perişan eder. Buna itiraz edenler ise eşkiyalar tarafından şiddete maruz bırakılmaktadır. Kasabadaki efeci, siyasetçi ve karaborsacılar sömürü sistemlerine isyan eden halkı dağ eşkiyası Yılanoğlu’na (Yaman Okay) kırdırmaktadır. Kasabanın bu feci halinde bölgeye yakın bir Akıl Hastanesinden kaçan iki delinin yolu buraya düşer. Kemal Sunal’ı filmde Deli Kaymakam, Yavuzer Çetinkaya’yı ise Hakim rolünde izleriz. Bu iki delinin akıl hastanesinden kaçıp kasabaya gelmesi sonra kasaba halkı bu iki karakteri yeni atanan hakim ve kaymakam zanneder. Halkın kendilerini kaymakam ve hakim sanması üzerine onlar da bu rolleri benimser. Kısa süre sonra tefeci ve karaborsacılar ile deli kaymakam arasında amansız bir mücadele başlayacaktır. Deli Kaymakam “Kanun da benim nizamda” diyerek kasabadaki tüm gücü eline alır ve halka kan kusturanlara karşı bir olağanüstü hal ilan ederek kasabalının kahramanı olur.

https://www.youtube.com/watch?v=zRGKIhBg-Rk
Filmin 1986 Versiyonunu izlemeyenler için Youtube’da filmi izlemek mümkün.

Filmin konusundan pek anlaşılmaz ama Deli Deli Küpeli tam bir darbe güzellemesi yapmaktadır. Darbeyi güzellerken de halkın en hassas duygularını kanatları altına alır. Görünürde halkı sömürenlere karşı kahramanca mücadele veren deli bir kaymakam vardır ama satır aralarında kaymakamın tüm icraatları darbeden farksızdır. Darbenin yapıldığı kesim canavar bir surette resmedilmiş, darbeyi yapanlar ise kurtarıcı konumunda tutulmuştur. Bilinçaltı mesajları okumadan filmi izlerseniz karşınıza 10 numara bir haksızlıkla mücadele filmi çıkmaktadır.

İlginçtir ki filmin uyarlandığı eser olan Buzlar Çözülmeden filmi 1960 darbesinden 5 yıl sonra çevrilmiştir. Deli Deli Küpeli ise 12 Eylül’den 6 yıl sonra vizyon görmüştür. Yani 20 yıl ara ile yaşanan iki darbenin de propagandasını yapar Buzlar Çözülmeden ve Deli Deli Küpeli.

Buzlar Çözülmeden: Başrollerini Fikret Hakan, Selda Alkor, Nuri Küpeli’nin paylaştıgı film 1965 yapımıdır. Filmi Nejat Saydam yönetmiştir.

Biz yazımızda her iki filmi değil 1986 yılındaki Deli Deli Küpeli’yi inceleyeceğiz. Dediğimiz gibi film buz gibi bir 12 Eylül propagandasıdır. Özellikle sivil siyasete geçiş sürecinin tüm arketip örneklerini taşır. Filmin çekim tarihi 1986 olsa da konusu 12 Eylül’ün hemen sonrasında geçer. Ancak darbenin 6.yılında çekilmesi, 12 Eylül’ü yeniden hatırlatmak içindir.

Filmde Deli Kaymakam Rolündeki Kemal Sunal, kasabaya adeta bir Kenan Evren gibi gelmiştir. İlan ettiği sıkı yönetim, darağacı kurmaları, sözde mahkeme kurması gibi tüm eylemleri “halk için halk adına halkın menfaatine” yapmaktadır. 12 Eylül 1980’de Evren’in sözde milleti kurtarmak için askıya aldığı kanunlar gibi Deli Kaymakam’da kasabada halkı zalimlerden korumak için kanunları yok sayar.

Takvimler 1986’yı göstermektedir. Milli Birlik Komitesi yönetimden çekilmiştir ama ülke üzerindeki gölgesi halen durmaktadır. Deli Deli Küpeli filmi, sıkı yönetimin kalkması ile kaypak siyasetçiler, rüşvetçi memurlar ve halkı sömüren sermayenin geri döneceğini anımsatır bizlere. Mesaj açıktır: “Bu filmde anlattığımız insanlar bakın ne kadar reziller ve artık geri dönüyorlar.”

Film tüm gücü ile 12 Eylül’ün sözde mücadele ettiği zihniyetin halkı sömürmek için geri geldiğini haykırarak darbe yönetiminin izlerini yaşatmayı görev sayan bir üslupla çekilmiştir. Darbenin üzerinden geçen 6 yılın ardından, darbenin “neden” yapıldığını bilinçaltına işleyerek adeta anımsatma amacı taşır.

Filmdeki kötü karakterlerde özenle seçilmiştir. En solda karaborsacı, at eti satan tüccar dindar bir hacıdır. Ortada ise tipik bir Demokrat Partili parti başkanı resmedilir. Avukattır, muhafazakardır ama kadınlarla düşüp kalkmakta maharetli ve yolsuzluğu iş edinmiş bir lümpendir. En sağda ise tefeci bir toprak ağasıdır ve ilginçtir doğulu bir tarzı vardır. Ben bu konuda tam emin olamasam da o dönemdeki Kürt nefretine bir gönderme olarak bu karakterin özellikle seçildiğine inanıyorum.

Filmde anlatılan kasaba esasen Türkiye’dir. Bu kasabada sermaye ve siyaset halkı sömürmektedir. Halkı sömüren fırıncı, uncu, avukat, siyasetçi gibi tiplerin; Yılanoğlu gibi eşkıyalarla işbirliği halinde olması darbeci zihniyetin tipi 12 Eylül öncesine ait lanse ettiği manzaradan ibaretttir. Kenan Evren ve avanelerine göre darbe öncesi de sermaye ve siyaset gerilla tipi yapılanmalara ve mafyaya bel bağlamış; Milli Birlik Komitesi ise demir yumruğu ile bu oyunu bozarak halkı sömürülmekten kurtarmıştır. Bu durum filmde Kemal Sunal’ın oynadığı kaymakamın kasabada adeta kahramanlaşarak halkı sömürenleri sindirip yurttaşları kurtarması ile sembolik bir şekilde yeniden canlandırılır. Deli kaymakam tıpkı Evren gibi antidemokratik bir şekilde yönetimi ele geçirip gücünü halk için kullanan bir fenomendir. Kaymakam halk için bürokrasiyi askıya alır. Dilekçeler yakılır. Artık dilekçeye, hukuğa, iç kanunlara ihtiyaç yoktur. Kötülük ile mücadele için olağanüstü şartlar devreye alınır.

https://youtu.be/zRGKIhBg-Rk?t=227
Başlangıç sahnesinden itibaren paylaştığımız bu bölümde Kenan Evren’in konuşması, vatandaşların alkışı, ona selam durması ve “12 Eylül bizim kasabaya da gelse” duaları yer alıyor.
Burası henüz filmin başı ve 12 Eylül daha ilk dakikadan bir selam çakılıyor.

Yukarıdaki sahnede görüldüğü gibi kahvede Kenan Evren alkışlanmakta, “karlar kalksa da 12 Eylül bu kasabaya da gelse” şeklinde replikler dönüp tv’de konuşan Evren’e asker selamı çakılmaktadır.

12 Eylülün kasabaya gelmesinin istenmesi pahalı odun satan adam(o kadar ağaç olan bir kasabada pahalı diye odun satın alamayıp soğukta kalmakta ayrı bir mantık hatası) ve dandik un kullanan fırıncı gibi halkı sömürenlerden hesap sorulması içindir. Yani darbe kasabaya gelse haksızlıklar son bulacak, halk adalet ve refaha kavuşacaktır.

Kasabalıyı sömüren avukat Şeref Haktanır karakteri bir parti ilçe başkanıdır. Filmde partinin adı zikredilmez. Bunun yerine avukat “Şerefli Partimiz” ifadesini kullanır. Şeref Haktanır’ın bir sahnede kaymakama “12 Eylül geçer gider sen gel bizle ol seni vali yaparız” tarzındaki teklifi yine sivil siyasetin darbe dönemini geçip işbaşına gelmesine yönelik “sizi sömürenler yine döndü” mesajıdır. Hatta burada hızını alamayan propaganda dili ile Şeref Haktanır, Kaymakam’ı “Peygamber” yapacaklarını bile taahhüt eder. Film aslında bu kadar cüretkar ama bir o kadar acemi bir protest dile sahiptir. Eleştirilen siyasetçilerin çıkarları için insanları “peygamber” ilan edebilecek kadar cüretkarlaşabileceğini pornografik bir üslupla anlatır.

Vay vay vay.
demek meşhur şeref haktanır sensin.

iş takipçisi, rüşvetçi, kapatılan o cafcaflı partinin başkanı ve de milletvekili adayı

Deli Kaymakam’ın halkı sömürenlerin avukatlığını yapan avukat ile karşılaştığında onu bu sözlerle tanımlamaktadır. Kapatılan partinin ilçe başkanı olan avukat bey maşallah bütün kötülükleri bünyesinde barındırmaktadır.

Başarısız bir hiciv dili vardır filmin. zira bu tip filmler bir eleştiri çizgisinden çok Mussolini’nin Beyaz Telefon Filmlerine yada Gobbels’in propaganda yapımlarına daha yakın durur. Bu filmlerdeki gibi Deli Deli Küpeli’de de amaç salt propagandadır. Bu propagandaya basit duygular, insani koşullar, adalet, eşitlik, refah gibi argümanlar serpiştirilmiştir. Kaymakamın ilçede yasal olmayan şekillerde esnaflara yaptırım uygulatıp halkın kahramanı olması, “12 Eylül darbesi işte böyle yapıldı ve halkın huzuru sağlandı” mesajıdır.

Karaborsacılık yapan bir karakterin darağacı sahnesi.
Burada da yine film çok basit bir ezbere, klişe bir ritüele kaçarak karaborsacı adamı ağzından dini düşürmeyen bir hacı tipi ile resmetmiştir.
Sahnede dikkat çeken diğer detay sözde hakim’in “Mahkeme kuralım. Sen istedikten sonra ben yine asarım” diyerek Kaymakam’a göstermelik bir mahkeme tertiplemesini tavsiye etmesidir.
https://www.youtube.com/watch?v=4d-8VxVJmV0
Kaymakam kasabaya gelir gelmez esnafı denetler ve bakın nasıl bir sıkı yönetim ilan eder.

Kemal Sunal’ın sempatik oyunculuğu propagandayı Gizler mi?

Film büyük çoğunlukla Kemal Sunal’ın sempatik ve komik oyunculuğunun etrafında dönmektedir. Sunal gibi çok sevilen bir oyuncunun bir Kenan Evren gibi resmedilmesi göze batmaz. Filmi izleyen tipik bir “Kahraman Şaban” tiplemesi görmektedir. Ancak Kemal Sunal’ın filmdeki oyunculuğu 80 sonrasında cevirdiği birçok filmde olduğu gibi oldukça vasattır.

Zaten rahmetli 80-92 arasında birçok filmini beğenmediğini ileride verdiği röportajlarında ifade ediyor. Bunda en büyük pay şüphesiz 12 Eylül yönetiminin propagandasını yapmak zorunda olduğu filmlerin sayısının fazla olmasındandır. Bunun için Yoksul yada Düttürü Dünya gibi yine 80’lerde çevrilen filmlerdeki harika oyunculuğunu Deli Deli Küpeli gibi propagandist yapımlarda göremeyiz. Sunal’ın bu dönemde filmlerinin tümüne propaganda yapımı demek imkansızdır. Ancak onun bir halk kahramanı olarak, halkın çektiği sıkıntıları canlandırması her zaman izleyici de bir karşılık bulmuştur. Dönemin güçleri de yapımcılar üzerinden Sunal’ın bu etki gücünü farklı şekillerde kullanmak istemişlerdir.

Bence Sunal kendisine biçilen bu rolün biraz farkındadır. Bu duruma tepkisini açıkça göstermese de bu tip filmlerde vasat oyunculuklar sergilemiş, role inanmamış ve iyi bir ruh vermemiştir. Kemal Sunal’dan Tarık Akan gibi muhalif bir tavır beklemek elbette boş bir ümitten ibaret olurdu. Zira Sunal bir profesyoneldir ve oyuncudur. Tarık Akan ise fikirleri için salon adamı rollerini bırakıp, sinemadaki yapımcı tekelini kıran bir isyankardır.

80 Darbesi Sunal’ın oyunculuk kariyeri içinde kötü bir dönüm noktasıdır. Kibar Feyzo, Avanak Apti, Sakar Şakir, Kapıcı Seyit, Tosun Paşa Çöpçü Apti gibi devleştiği rollerden Doktor Civanım, Tokatçı, Kılıbık, Şen Dul Şaban, Kiracı, Tarzan Rıfkı, Deli Deli Küpeli gibi filmlerin adını hatırlayamadığımız vasat rollerine geçiş yapmıştır.

Filmde İhsan Yüce, Kore Gazisi Deli Çavuş rolündedir.

Sinema tarihinde çok az oyuncu 5 yıllık bir zaman diliminde bu kadar ciddi bir kariyer değişimi yaşamıştır. 75-80 arasındaki olağanüstü Kemal Sunal’ın yerini 80 hatta 82 sonrasında Fernandel çakması, gülümsemekten başka rol yapmayan bir oyuncu almıştır.

Sunal’ın Zeki Ökten’in yönetip Umur Bugay’ın yazdığı filmlerdeki performansı 80 sonrası için onun en önemli sanatsal dayanağıdır. bu filmlere ek olarak Davaro ve Gol Kralındaki performansları da takdire değerdir. Ancak 1981 de Gol Kralında Sait Sarıoğlu’nu canlandıran bir oyuncunun 4 yıl sonra Şen Dul Şaban olarak karşımıza çıkması onun kariyer planlamasında çok da seçici olmadığını gösterir. Sunal sanat yapacağı filmlerle para kazanmak için oynayacağı rolleri ayırmamıştır. Para kazanmak için üstlendiği rolleri profesyonel bir oyuncu olarak görmüş, sanat için rol aldığı Düttürü Dünya gibi filmlerde ise klasını konuşturmuştur. Bahsettiğimiz bu roller arasında gerek statü, gerek nitelik gerekse karakter işlevi açısından kıyası imkansız farklar mevcuttur. Özetle Deli Deli Küpeli, Sunal’ın özellikle oynaması istenen en propagandist filmlerinden olarak onun başarısız oyunculuklarından biri olarak sayılabilir. Sunal fetişizmi yapan arkadaşlar onun filmlerine o kadar kutsal bir tonda yaklaşırlar ki; rahmetli mezarından çıkıp o filmlerini eleştirse ona bile itiraz edecek kadar Sunal figürünü idealleştirmişlerdir.

Kemal Sunal’ın en özel performanslarından biri olan 1988 yapımı Düttürü Dünya, onun bu yıllardaki en iyi işlerinden biridir. Sunal, gri bir Ankara silüetinde umutlarına tutunmaya çalışan çalgıcı rolü ile efsaneleşir.
Düttürü Dünya’da Ankara’nın memuriyet zihniyetini, gece hayatının anlamsızlığını, geçim sıkıntısını ve sanatın para kazandırmadığı sürece ne kadar hor görüldüğünü Sunal’ın oyunculuğu üzerinden okumak mümkündür.

SONUÇ OLARAK; Deli Deli Küpeli eğlenceli olmasına rağmen sanatsal ve eleştirisel niteliği düşük olan bir filmdir. Zübük yada k-Kibar Feyzo eleştiri kalitesinde ne kadar üstteyse deli deli küpeli nicelik olarak o kadar aşağıdadır. metaforları son derece basit seçilmiş, flash tv nin gerçek kesiti, stv nin beşinci boyutu tarzında anlatmak istediğini sanatsal bir bakıştan değil kıssadan hisse ile doğrudan vermiştir. mahsun kırmızıgül’ün filmlerine boca edip ırzına geçtiği dram unsuru gibi bu filmde de yozlaşma argümanı aşırı zorlanmıştır. yozlaşma, düzenbazlık ve rant kavramları filmde karakterlerin tüm gerçekçiliğini yitirmesine sebep olacak kadar yoğun bir durumdadır.


Çekilmiş en harika filmlerim başında yer alan ve dünyanın en güçlü mafya oluşumunun tepesini anlatan the goodfather filminin birincisinde 7-8 adam ölmüşken kurtlar vadisinin tek bölümünün 20 saniyesinde bu rakam yakalanabilmektedir. mafya düzenini anlatmak için illa adamların patır patır ölmesi gerekmez. sinema, bu gibi mafya filmlerinde adam öldürme kötülere özgüdür kalıplarını aşmakla mükemmelleşen bir sanattır. kurtlar vadisindebir bölümde 40 adamın ölmesi onu harika yapmaz bilakis gerçeklikten koparır. baba da ise dünyanın en büyük mafya ailesinin anlatısında sadece 7-8 adam ölmesi de o filmi değersiz yapmaz. asıl olan kalıplardan, ezberden ve kör göze parmak bir şekilde işlenen klişelerden uzaklaşmaktır

Deli Deli Küpeli, anlattığı sorunları karikatürleştirirken aşırı dozda kullandığı “yozlaşma” imgesinin altında ezilmiştir.

Yani Deli Deli Küpeli eleştirisini Kibar Feyzo’da olduğu gibi ağalık düzeninin yozlaşmışlığını başlık parası üzerinden yapabilecek bir donanıma sahip değildir.

1978 yapımı Kibar Feyzo içerdiği eleştiri ve protest dili ile Türk Sinemasının en kült yapımlarından biridir. Filmde Sunal’ın canlandırdığı Feyzo karakterinin üzerinden ağalık düzenin yozlaşmışlığı resmedilir.

Film Kibar Feyzo’nun yakaladığı seviyenin tam tersine, eleştiri olarak karikatürleştirilmiş lümpen bireylere haddinden fazla bel bağlayıp bunlar üzerinden kötülük ve yozlaşmayı anlatma çabasından öteye gidememiştir. yani Deli Deli Küpeli anlatı bakımından muhalif ve gerçekçi sayılsa da; sinema dili ile bunu başaramamış didaktik bir şiir gibidir.

Yapmak istediği 12 Eylül propagandası o kadar güçlüdür ki, filmin kalitesi propagandanın gölgesinde kalmak zorunda kalmıştır.

Benim zevkime göre Deli Deli Küpeli biraz eğlenmek, Cahit Berkay dinlemek ve Yavuzer Çetinkaya’ya doymak için izlenebilir ve tek değerli yanları da bundan ibarettir.

YönetmenKartal Tibet
YapımcıMemduh Ün
SenaristOsman F. Seden
OyuncularKemal Sunal
Melike Zobu
Yaman Okay
Reha Yurdakul
Yavuzer Çetinkaya
İhsan Yüce
Sırrı Elitaş
MüzikCahit Berkay
Görüntü yönetmeniOrhan Oğuz
KurguMevlüt Koçak
StüdyoUğur Film
CinsiSinema filmi
TürüDramKomedi
RenkRenkli
Yapım yılı1986
Süre87 dakika [1]
Ülke Türkiye
DilTürkçe

FİLME NOTUMUZ:
3,5
(İZLE GÜL GEÇ DARBELERİ ANIMSA)